18 Haziran 2010 Cuma

MARIYOBA 7-8 AĞUSTOS 2010



Hayden MARİYOBA"da buluşalım...

Geleneksel "MARİYOBA" şenliği her yıl Ağustos'un 2. Haftası haftasonu 7-8 Ağustos 2010 cumartesi-pazar yapılıyor.
Bütün hemşerilerimizi, turistleri , doğa severleri, kültür insanlarını ve Gürcü kültürünü köyünde görmek isteyenleri Artvin-Şavşat ilçesi İmerhev Nahiyesi Bazgiret (Maden Köyü) MARİYOBA şenliğine bekliyoruz.
Yüzyıllardır süregelen geleneksel şenliğimiz MARİYOBA'da yine yüzyılların antik köy tiyatrosu "Berobana"yı da şenliğe katılan misafirler izleyebilecekler. Yöresel oyunlara, horonlara, türkülere, tuluma ve akordeona doyacağız.
Voyager, Atlas ve Skylife gibi dergilere kapak olmuş Bazgiret (Maden) köyünün eşsiz doğal güzelliğini şenlik tadında yaşamak için başka yere söz vermeyin! Köyde şenlik hazırlıkları başlamıştır. Uzaktan gelenler çadırlarını da getirebilirler. Önceden haber verilirse pansiyon veya ahşap evlerde konaklama için gerekli koordinasyonu yapabiliriz. İrtibat veya bilgi için: 0466 581 22 50 veya 0466 581 22 01 veya köy muhtarını arıyabilirsiniz. Bir çok akordeon, tulum sanatçısının katılacağı şenliğe yöremizde yetişen amatör veya yeni başlayan gençlerimize de sahnemiz açıktır. Herkese tek tek ulaşma fırsatını yakalayamadığımız için herkesi davet ediyoruz.
Gelin! Yeter ki yöremizin sesi olun!
Eskiden olduğu gibi mariobayı türkülerimizle, akordionumuzla (muzika), tulumumuzla (çiboni) ile yaşatmaya devam edeceğiz
Hep beraber! Hep birlikte horona durmak için hepinizi bekliyoruz! Hayden Her YIL Ağustos 2. haftası MARİYOBA"da buluşalım...

10 Aralık 2009 Perşembe

Türkiye’de Kültürel Hakların Desteklenmesi

Türkiye’de Kültürel Hakların Desteklenmesi Kültürel Girişimler Destek Hibe Programı

Projenin uygulama çalışmaları için örnek yerleşimler olarak seçilen Artvin İline bağlı Şavşat, Borçka ve Murgul ilçe merkezleri ile Şavşat’a bağlı Meydancık Belediyesi Taşköprü Mahallesi, Dereiçi Köyü, Dutlu Köyü, Eskikale Köyü ve Maden Köyünde; Borçka’ya bağlı Arkaköy, İbrikli Köyü, Muratlı Köyü ve Karşıköy olmak üzere toplam 12 yerleşim biriminde yaklaşık üç hafta süreyle envanter çalışması yapılmıştır. Bu çalışmalarda bizlere kaynaklık eden; başta, kadınlar olmak üzere, yerel idare ve yöneticelerine teşekkür ederiz. Zorlu kış koşullarında yürütülen veri toplama - belgeleme çalışmalarının başarıya ulaşmasında; uzman - teknik ekibimize gösterilen yakın ilgi ve sıcak karşılama projenin tamamlanabilmesinde etkin bir rol oynadı.

ilgili linkler...
http://www.deltur.cec.eu.int/ http://www.turkgurcuvakfi.org/
http://www.cfcu.gov.tr/ http://www.chveneburi.net/
http://www.kultur.gov.tr http://www.macaheli.net
http://www.byegm.gov.tr/ http://www.pirosmani.com.tr/
http://www.stgm.org/ http://www.genatsvale.net/


GÜRCÜ MUTFAĞI MİNİ SÖZLÜĞÜ

GÜRCÜ MUTFAĞI RESİMLİ SLAYT GÖSTERİSİ

GÜRCÜ YEMEKLERİ

GÜRCİSTAN MUTFAĞI

Kültürel Araştırmalar Vakfı’nın araştırması Gürcü mutfağını öylesine güzel ifade etmiş ki başka söze gerek kalmıyor. Ne mi diyor? “Doğanın sunduğu besinleri onu yıpratmadan çeşitlendirerek sofrasına taşıyan kültürel yapılardan biri de Gürcü Mutfağıdır; yani yüksek dağların, denize dik inen yamaçların doruklarında, sınırlı tarımsal alanda yetişen mısırın, kara lahananın, fasulyenin, patatesin, cevizin, balın, büyükbaş hayvanların sağladığı süt ürünlerinin belirlediği bir mutfak. Sayıca çeşidi az ancak bir o kadar farklı lezzeti içinde barındıran, kendi doğasında kendi yağıyla kavrulmayı seven bir mutfak.”



Gerçekten yemeklerine göz gezdirildiğinde, doğal olanı en basit şekliyle ortaya çıkaran leziz bir mutfak görüyoruz. En çok kullanıldığı göze çarpan doğal malzemeler ceviz ve mısır. Hemen hemen her yemeğin içine bu malzemeleri koyuyorlar Gürcüler. Çerkeslerde olduğu gibi tavuğu cevizli soslarla tatlandırmayı çok seviyorlar. Ama Çerkes mutfağında fazlaca sebzeye rastlanmazken Gürcüler ne sebze ve ot bulurlarsa ondan hemen bir meze ortaya çıkarıp sofraya koymakta oldukça mahirler.

Şarapları da en gözde içecekleri. Gürcistan’ın özellikle Kaheti bölgesinin şarapları çok özel. Düşünüyorum da Gürcülerin çeşitli otlarla hazırladığı sofralara, bir de Kahati Şarapları eşlik ediyorsa sizi bilmem ama ben kolay kolay kalkamam Gürcü sofralarından.

Ancak şarap kadar çok tüketilen bir içecekleri daha var ki; o da Gürcistan’ın meşhur “Borjami” si. Borjami Gürcistan’ın dünyada birincilik ödülü almış maden suyu. Özellikle Gürcülerin çok kullandıkları kindzi (kişniş), safran, reyhan gibi baharatlarla tatlandırılmış gürcü yahnisi ve kebaplarından sonra çok iyi geldiği muhakkak. Ben de çok sevip et yemeklerimde sık sık kullandığımdan, Gürcülerin baş tacı baharatı Kindzi ile tanışmanızı özellikle tavsiye ederim. Tazesinin görüntüsü maydonoza benzeyen kindzi’yi maydonoz gibi balık yemeklerinde kullanıp müthiş bir lezzet elde edebileceğiniz gibi, aktarlardan tohumlarını çektirip toz halinde de kullanabilirsiniz. Bu arada kindzi’nin mide hazımsızlıklarına birebir geldiğini de bilmenizi isterim.



Karadenize yakınlığından dolayı olsa gerek, biraz sonra sizlere bahsedeceğim Gürcü yemekleri Karadeniz yemekleriyle birebir benziyor. Aynı Karadeniz de olduğu gibi karalahana ve mısır ekmeği revaçta. Yalnız onlar mısır ekmeğine “cadi” , karalahanaya “şavi phali” diyorlar. Karadeniz gelini olduğum için bu tadlar ailemize hiç yabancı değil. Dahası sofralarımızın olmazsa olmazı.. Gürcüler gibi, hemen hemen haftanın birkaç günü karalahana kokmayan Karadenizli evi olur mu? Şimdi size Gürcülerin pek sevdikleri ve adına “Lobya Phala” denilen Barbunyalı Karalahana’dan bahsetmek istiyorum. İnce ince doğranıp haşlanmış karalahanalara, haşlanmış barbunya, mısır unu ilave edilerek iyice pişirilir. İçine ceviz, sarımsak, kinzi, biber ilave edilir ve üzerine tereyağ eklenir .(resim:7) Cadi dedikleri mısır ekmeğiyle yenmesi tavsiye edilir. Yine bu mutfağın “Malahto” dedikleri; kişniş ve baharatla yapılan taze fasulyeleri, aynı bizim gözlememiz gibi yapılan “Haçapuri” leri pek yaygın. Bu güzel mutfakla da tanıştıktan sonra, bir başka güzel mutfağa, Gürcülerin güney komşusuna uzanıyoruz.

20 Ekim 2009 Salı

Journey in Turkey - Trip and Travel Guide for Bazgiret

East Black Sea Trip Terrifying in the beginning but amazing at the end.
3-13 January 2008
......... 4th – 5th days
The trip is getting harder. We are now in Bazgiret (Madenkoy). A very talented photographer Suleyman İnal from Artvin brought us here. He will join to our team from now on. He visits these mountain villages for the last ten years. He will be a great help to us.

Bazgiret is in Savsat (a town of Artvin). It is a village which mostly Georgian people live in. It’s located in a very high and upright place. The house that we were gonna stay was in the top hill of the village. To walk there took about an hour. There is no technology whatsoever except for the TV. The cell phones are not working. Their days are just about taking woods to their home with sleds pulled by cows, taking potatoes from the ground and watching TV by the stove. There are only potatoes and cheese to eat. Even though they live a very hard life, people are very fun and show hospitality. They like the accordion play, they have one player in the village. We had him play in front of a house and people started to dance. So cute! :)

While we walk in the village, everybody invites us to have warm milk. To be honest, I hate milk but here it was very tasty. I couldn’t help but drinking 2-3 cups in a day. It’s a very hard place to live. It has almost nothing that we cannot afford not to have in the city. The restroom is located in the outside, the weather is freezing, cell phones are out of the area etc. But they have one thing that most of us don’t have in the city: HAPPINESS! :)

It was hard to walk in the village because of the snow; it was almost 1 meter high. Every three step, I fell down. I was the only lady in the team during that two days, it was hard to keep up with men. Not to mention the dogs. I cannot be around with dogs and they had two big one in the village. Thanks to people, they tied the dogs for me. We had great photo shoots there: nice portraits, women with colorful ethnic dresses on the white snow…

........http://myjourneyinturkey.blogspot.com/2008/05/east-black-sea-trip.html alınmıştır.

17 Ekim 2009 Cumartesi

Bazgiret(Maden Köyü) Kanal D Belgeseli





"Maden Köyü’nde İşte O An"

Maden Köyü’nde İşte O An

09.10.2009 12:41:00


Artvin’in Şavşat ilçesine bağlı Maden Köyü’nde (Bazgiret) çobanlık yapan Fatma Tanıyan isimli genç kız, bir yandan hayvanları güderken bir yandan da her gencin yapması gerektiği gibi kitap okumayı da ihmal etmiyor. Gazetemizin birkaç gün önceki sayısında Artvin Valisi Mustafa Yemlihalıoğlu’nu duygulandıran o an fotoğrafı yayınlamıştık. Zaman zaman ilginç insan hikayelerinden oluşan o an fotoğraflarını okuyucularımıza aktarmaya devam edeceğiz. İşte onlardan birini de Artvin’in Şavşat ilçesine bağlı Maden Köyü gezimiz esnasında fotoğraf karesine sıkışan o an fotoğrafı oluşturuyor.



Yanımızda Haber Türk muhabiri Deniz Karamert ve Dost Artvin Gazetesi Muhabiri Nail Bulut ile Maden Köyü şelalesini görmek için 2 bin rakıma doğru tırmanıyoruz. Şelaleyi fotoğraflayıp haberimizi hazırlayıp geri dönerken, sayıları yaklaşık 900’ü bulan büyükbaş ve küçükbaş hayvan sürüsüyle karşılaşıyor ve hepimiz en güzel fotoğrafı almak için adeta birbirimizle yarışıyoruz. Çünkü bu tabloya Artvin çevresinde başka bir köyde rastlamak mümkün değil. Sebebine gelince Artvin’in verdiği göçten dolayı köylerdeki nüfus azaldı ve ekonomik politikalardan dolayı hayvancılık yapan köylü sayısı da azaldı. Ancak onca fotoğrafın içinden bizim için en çarpıcı olanını yağmur başlamadan 5 dakika önce yakaladık.
Artvin’in Şavşat ilçesine bağlı 1800 rakımlı Maden Köyü halkı, geçimini tarım ve hayvancılık, ayrıca turizm amaçlı pansiyonculuktan sağlıyor. Köye yerli ve yabancı turistlerinin ilgisinin artmasıyla birlikte konaklama konusunda ihtiyaç doğmuş, bununla birlikte geçtiğimiz senelerde, Artvin Valiliği’nin de katkılarıyla köylülere ev pansiyonculuğu konusunda eğitim verilmişti. Köylülerin bir kısmı eğitim sonrası ev pansiyonculuğuna başlarken, büyük bir çoğunluğu ise hâla hayvancılık ve tarımla uğraşmaya devam ediyorlar.
Maden Köyü otantik ahşap mimarisiyle göze çarpan nadide köylerden bir tanesini oluşturuyor. Köyü diğer Şavşat köylerinden ayırt eden en önemli özelliğini ise beton yapımının hiç olmayışı ve ahşap yapıların hâlâ korunuyor olması! Bölgede en çok hayvancılığın yapılıyor olması nedeniyle merada yayılan koyunlar, kuzular, buzağılar ve boğalar arasında ilginç insan görüntülerine rastlamakta mümkün oluyor. Köy işlerinde anne ve babalarına yardım eden gençlerin bazıları ellerinde tırpanlarla ot biçerken, bazıları ise sayıları 20 ile 50’yi bulan hayvanları önüne katıp çobanlık yapıyor. Ancak bu durum onların dünya ile olan bağlarını hiç de koparmıyor. O zor coğrafyada yaşamak küçük dünyalarını hiçte küçülmüyor adeta devleştiriyor.
Ellerinde dünyanın ünlü yazarlarının yazdığı romanlar bulunuyor. Bu çobanlar kitap okuyor!.. Eğitim ve kültür seviyesinin yüksek oluşuyla bilinen Artvin’in adeta bir göstergesi oluyorlar. İşte o çobanlardan biri de köylü genç kızlardan Fatma Tanıyan. Genç kız ailesine yardımcı olmak için bir yandan çobanlık yapıp hayvan güdüyor, bir yandan da elindeki kitabını okuyor. Bir elinde hayvanları gütmek için kullandığı sopası, diğer elinde ise Ahmet Mithat Efendi’nin Türk Edebiyatı’nın klasik romanlarından “Henüz On Yedi Yaşında” adlı eseri bulunuyor. Ailesine yardımcı olduğunu belirten Fatma Tanıyan çobanlık esnasında çok fazla boş vakit olduğunu ve bu vakti değerlendirmek için kitap okuduğunu söylüyor. Elinde romanı diğer elinde hayvanlarını gütmekte kullandığı sopası ve arkasında merada yayılmış otlayan onlarca hayvanı gördükten sonra kendisine fazla soru sormaya lüzum görmedik. Ve o anın fotoğrafını çekerek seyir zevkinize sunduk. İşte 1800 rakımlı bir dağ köyünde çobanlık yaparken kitap okuyan bir genç kızın resimli öyküsü…
Hakan AYDIN / 08 Haber